Vakalara akılcı ve mantıklı yaklaşımıyla ünlü dedektifimiz Sherlock Holmes’un vaktinde doğaüstü işlere de bulaştığını biliyor muydunuz? Frogwares 2007 tarihli Sherlock Holmes The Awakened ile tam olarak bunu yapmış ve Sherlock ve Watson’ı Cthulhu mitosuyla direkt ilintili bir öykünün ortasına bırakmıştı.
İşte 2008 yılında ufak bir remaster gören o Sherlock Holmes The Awakened artık de remake versiyonuyla karşımızda. “Ben esasen evvelki oyunu oynamıştım, o vakit bunu oynamasam da olur” demeyin. Zira bu oyun, o oyun değil. Frogwares tembel işi bir remake yapmak yerine oturmuş oyunu resmen baştan yazmış, tonla kısmını değiştirmiş, öyküyü çok daha olgunlaştırmış; sonra da tüm bunları Sherlock Holmes Chapter One’da da görmüş olduğumuz kanıt toplama/sonuç çıkarma sisteminin ortasına yerleştirivermiş. Sonuç, baştan sona sürükleyici, nefis bir Sherlock Holmes kıssası.
Tabii Chapter One oynamamış olanlar için evvelki cümlem pek bir şey tabir edemedi, farkındayım. Lakin biz size tüm eski sayıları dijital olarak boşuna mı verdik? Hı?! Artık sizleri 170. sayıyı açmaya ve 52. sayfaya giderek İpek’in nefis ayrıntılı incelemesini okumaya davet ediyorum. Haydi bakayım, tembellik yok. Siz onu okuyana kadar ben de bir kola koyacağım kendime.
Tamam mıyız, sistemi aşağı üst anladık mı? Yeniden de kısaca özetleyecek olursam topladığımız ipuçları, yaptığımız çıkarımlar, bulduğumuz notlar falan hepsi hadise defterimize kaydoluyor ve bunlardan kimilerinde o ipuçlarıyla ne yapacağımıza işaret eden (delil hakkında biriyle konuşmak, eşyayı kullanmak, haritada o yeri bulmak vs) ikonlar bulunuyor.
Vaka hakkında bilgi topladıkça sorular sormaya da başlıyorsunuz haliyle. Mesela peşinde olduğunuz kişiyi kaçıran kişinin dikkat cazibeli özellikleri ne? Şifreli iletide sanki ne yazıyor? Bunların yanıtını da zihin sarayınıza geçerek o sorunun yanıtını vermenizi sağlayacak gerçek ipuçlarını birleştirerek buluyorsunuz.
Sonracığıma bir de olayları canlandırma sekansları var. Sherlock yaptığı çıkarımlarla olay yerindeki hatanın yahut bir olayın nasıl meydana geldiğini adım adım canlandırıyor. Bunun için de her adıma odaklanıyor ve o adımda nasıl bir sahne olmuş olabileceğini seçerek yanlışsız kestirim etmeye çalışıyorsunuz.
İşin içinde çokça varsayım yürütme var anlayacağınız fakat The Awakened sizi zorluğuyla bıktıran, takılıp kalmanıza neden olan biçimde bir oyun değil. Hatta tersine oyundaki tüm ilerlemeyi aslında bruteforce kullanarak yapabiliyorsunuz. Örneğin bir soruyu cevaplamak için iki tane yeşil irtibat bulmanız lazım lakin elinizde yedi tane yeşil delil var diyelim. Olabilecek ispatları seçiyorsunuz ve şayet bunlar hakikat değilse ispat listesinden eleniyor 🙂 Bu türlü böyle sona kalanlarla aradığınız karşılığı buluyorsunuz. Birebiri olayları canlandırırken de geçerli, yanılgı yaptığınız adım gösteriliyor, böylelikle o adımda farklı bir varsayımda bulunabiliyorsunuz.
Peki ancak gerçek varsayım etmek size ne kazandırıyor? Frogwares’in sevdiğim huyu dedektiflik yeteneğini bir biçimde ödüllendirmesi. The Awakened’da da bu tıp çıkarımları ne kadar az adımda tamamlarsanız o kadar çok bonus puan kazanıyorsunuz. Bu bonus puanlar da yalnızca yeni kostümler açmanızı sağlıyor. Örneğin tek seferde cevapladığınız bir soru bazen 7 puan verirken, eleye eleye son anda cevapladığınız bir sorudan 1 puan kazanıyorsunuz. Puanlarınız belirli düzeylere gelince de kostümler açılıyor, büsbütün kozmetik bir ödül yani. Ben oyun boyunca çok sayıda kostüm ve aksesuar açmama karşın gözüme güzel gelen birkaç adedinin dışına çıkmadım. Yeniden de işime yaramayacağını bildiğim halde mümkün olan en yüksek puanları toplamaya çalıştım. Sonuçta bir Sherlock Holmes oyunu oynuyoruz, o denli sallaya sallaya gitmek bize yakışmaz.
The Awakened, Chapter One’ın tersine bir açık dünya oyunu değil, büsbütün lineer bir oyun. Lakin bu lineerlik bize yeniden de çok sayıda farklı yer gezdiriyor. Oyunun Londra’da, 221B Baker Street’te başlayan kıssası bizi İsviçre’de bir tımarhaneye de götürüyor, oradan Louisiana’ya, bataklıklara ve en sonunda bir deniz fenerine de. Doğal işin içinde direkt Cthulhu mitosu olduğu için Sherlock birtakım kısımlarda kendisini farklı bir dünyada, adeta bir halüsinasyonun içinde buluyor. Bu halüsinasyon kısımlarında (ya da tahminen de halüsinasyon değildir, görüdür bunlar) tuhaf heykellerden tutun da duvarlara kazınmış gizemli yazılara, “ph’nglui mglw’nafh Cthulhu R’lyeh wgah’nagl fhtagn” kelamları eşliğinde ilahilere kadar bu mitosun değerli öğelerine rastlamak mümkün. Zati Sherlock da bu gördüklerini bir noktadan sonra inkar edemiyor ve aklını kaçırdığını düşünmeye başlıyor. Siz de Sherlock olsanız herhalde en korkacağınız şey en büyük silahınız olan aklınızı yitirmek olurdu, o denli değil mi?
İşte Sherlock’un bu gelgitleri oyunda ilerledikçe daha da kendini gösteriyor ve orada da devreye Watson giriyor aslında. Oyunun çeşitli yerlerinde Dr Watson olarak da oynuyoruz, sonlarda da Sherlock’un kendini toplaması için tekrar en büyük takviyesi de bu kadim dostu ve yardımcısı veriyor.
The Awakened’ın en beğenilen sürprizlerinden biri de oyunun sonlarına gerçek karşılaştığımız ufak bir yan misyon. Bu misyonu bize Sherlock Holmes öykülerinin olmazsa olmazı, kardeşi Mycroft veriyor ve bunda da işin içinde Şerlök’ün baş düşmanı Moriarty’nin olduğuna dair ufak da bir ipucu yakalıyoruz. Bu büsbütün opsiyonel bir vazife fakat Sherlock Holmes kozmosunun temellerine dokunduğu için benim hoşuma giden bir ayrıntı oldu.
Oyun Türkçe lisan dayanağına sahip ve çevirisini AiBell üstlenmiş. Genel olarak hayli başarılı bir çeviri olduğunu söyleyebilirim. Ufak tefek yanılgılar gözüme çarpmış olsa da bunları fark etmek biraz da benim eski mütercim kimliğimle alakalı bir şey, yoksa o kadar kusur kadı kızında bile olur.
Oyunun genelinde kimi kısımlar gereğinden fazla uzatılmış olmasa (bataklıkta kayıkla yol bulma, sonlardaki ışın bulmacası vs) biraz daha rafine bir tecrübe olabilirmiş diye düşünüyorum. Ancak bir iki kısım dışında sıkıcı bulduğum bir yanı olmadı. Tersine esasen Cthulhu mitosuna büyük hayranlık duyan ben, oyunun öyküsünü ve gizemlerin yavaş yavaş çözülmesini bir oldukça başarılı buldum. Bu oyunu içinde bulundukları şartlara karşın çıkarmayı başaran Frogwares bence her tıp takdiri hak ediyor.
| Savaşın ortasında oyun geliştirmek Frogwares’i sevebilir ya da sevmeyebilirsiniz, fakat şu oyunun hangi şartlarda yapıldığını düşününce şahsen ben adamlara büyük hürmet duydum. Frogwares Ukraynalı bir geliştirici, kendilerini tam da savaşın göbeğinde buldular. Chapter One’dan sonraki açık dünya oyunlarını geliştirmeye orta verip neredeyse bir sene içerisinde bu oyunu geliştirdiler. Düşünsenize füze taarruzları ve elektrik kesintileri ortasında oyun geliştirmeye çalıştığınızı. O yüzden oyunun birtakım kusurlarını da bu niyetler eşliğinde görmezden gelmeyi tercih ettim aslında. |
